Prof.Dr. Sayın İlber Ortaylı ‘nın FAMİ MSD TSM İstanbul Korosunun Asker Bestekarlar ve Güfte
Şairleri Konserindeki açış konuşması (mini konferansı)
“…. Programa baktım İkisinin ortasında
bir program yapılmış. Tabi güftecilerin ve bestecilerin asker olması galiba
bunda çok etkili. Ölçüyü buluyorlar daima. ”Ümidi Aşkım”da Cumhuriyetimizin
kurucusu, ebedi Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Mustafa Kemal Paşa’nın bir
şarkısı. Padişahlarımızın hepsinin aşağı yukarı bir bestesi ve güftesi vardır.
Bence bir haksızlık yapılan 2.Mahmut olmuş gözümden kaçmadıysa. Bizim Devlet
Başkanlarımızın musikiye yaklaşımı da çok ilginçtir. Bugün bizlerin takip
ettiği bağnazlıktan uzaktır. Çünkü Türkiye ikiye ayrılmıştır. Millet alafranga
dinler, alaturka dinler, bunu bir ideoloji haline getirirler. Musikiden
ideoloji olmaz fakat müzik ideolojinin üstünde bir şeydir. Doğrudan doğruya
kültürü, tekniği de içerdiği için bir medeniyetin parçasıdır. Aklı başında bir
milletin bu konuda sınırları olmaz. Biz Türk’üz, Doğuluyuz fakat o doğunun
içinde de Akdeniz medeniyetindeniz. Bizim bir musikişinasarkadaşımızın dediği
gibi Akdeniz’in seslerinin içine Ümmü Gülsüm de girer, Amelie Rodriguez de
girer, Eddie Piaf da girer, Zehra Eren, Safiye Hanım da girer. Bu musikilerin
hepsi de Atatürk’ün dinlediği şeylerdir. Sofya’ya ataşemiliter olarak
gittiğinin ikinci gecesinde operaya gidiyor ve temsilde çok muvaffak tabi
Balkanlar, Romenler ve Bulgarlar çok iyidir operada. “Adamların Balkan
Muharebesindeki hareket kabiliyetinin nedenini buldum” diyor arkadaşına. Çünkü
musikiyi o şekilde icra etmek, tertiplemek büyük bir organizasyon dehasıdır.
Başkomutanımız alaturkayı çok iyi bilir, güftesi de elindedir, tabiki besteden
de anlar ve en enterasan tarafı da Türk Operasını da o oluşturmuştur. Millet
operayı daha önce dinledi, dinleyen padişahlar da var. Abdulhamit gibi seven
ama operayı müessesei olarak kurmak onun işidir. Türkiye’de ordunun medeniyetin
her safhasında olduğu gibi musikide de atılımcı ve öncü bir rolü olduğunu
teslim etmek zorundayız. Çok açıktır. Yani burada bir örnek görüyoruz. 2.Mahmut
büyük bir alaturkacıdır fakat Batı musikisini de o derece anlamıştır ki
mehterle modern bir savaş yapılamayacağını düşünüyor, bandoyu değiştiriyor.
Ondan sonra biz mehteri tekrar ihdas ettik bir moral olacağı için yerine göre.
Bugün de devam ediyor ama o ilk andaki reaksiyonunu anlamanız lazım. Bir
zamanlar dünyayı titreten Beethoven’ları, Mozart’ları bile orijinal tarafıyla
hayran bırakan mehterimizi “bununla muharebe yapılmıyor” diye Mızıka-ı Hümayuna
çevirmiştir. İçerde tanıdığımız yaşayan ve ebediyyete intikal etmiş çok önemli
bestekârlarımız var. Bunların bazılarının orduyla ilgilerinin olduğunu
bilmiyordum. Çok erkenden ayrılmışlar. Bu bir meseledir. Bunun üzerinde durulacaktır.
Gerçekten şunu da bilmemiz lazımdır. Sultan Abdulaziz Han sadece güreş
tutmuyor, çok büyük bir alafranga besteleri var. Avrupaya çıktığı zaman
karşılayanlar Osmanlı İmp.luğunun anti emperyalleri. Anti emperyalleri nerde
dedikleri zaman cevap yok çünkü Abdulazizin valse davetini, portelerini filan
çalıyorlar, onla karşılıyorlar kendi besteleriyle. Ciddi güzel şeyler, bugün
yine dinlenmeye başladı. 5.Murat iyi bir bestekârdır ve tabi ki son halife de
bayağı ciddi bir bestekârdır. Bunların çoğu alaturkada da sivrilmişlerdir. Yani
3.Selim, 2.Mahmut geleneği devam etmiştir. Bu Cumhuriyette de devam etmiştir.
Bugün herkesin bir ölçüde takip etmesini temenni ediyoruz….”
